Cehalet Karşısında Bilimin Göz Alıcı Mükemmelliği


Bilimsel çalışma yöntemlerine tabi tutulmamış, eleştirel düşünceye kapalı  ve sadece belli belirsiz belgelerle, görüntülerle kaynaksız verilerle desteklenen düşünceler yığını çevremizi sarmış durumda. Okuduğumuz gazetelerin astroloji köşelerinde, içtiğimiz kahvenin dibinde, izlediğimiz ekranlarda, sokak başlarındaki mediumlarda bilimsel yöntemler bir kenara bırakılmış, aldatmacılık hüküm sürüyor. Neden heyecan verici ve ufuk açıcı bilimsel gerçekler yerine ayakları yere basmayan karanlık söylentiler daha ilgi çekici? Neden Google'a astronomi kelimesini arattığımızda 13 milyon , astroloji kelimesini arattığımızda ise 15 milyon 700 bin sonuç ile karşılaşıyoruz. Gazetelerimizde astroloji haftanın her günü yarım sayfa yer bulurken bilim arka sayfalarda nadiren, küçük puntolarda?


Cehalet bilgiden daha fazla güven telkin eder: Şu ya da bu sorunun bilim tarafından asla çözülemeyeceğini kendinden öylesi emin bir ifadeyle ileri sürenler, çok bilenler değil az bilenlerdir.

Charles Darvin


Bir zamanlar insanlığa büyük tehdit olan salgın hastalıklardan bugün tek bir aşı ile korunmak mümkün. Bunu nasıl başardık? Pasteur ve diğerleri sayesinde... Güneş Sisteminin sınırlarına sondalar gönderip, kuyruklu yıldıza uzay aracı indiriyoruz. Yarın bilim bizi bunun da çok daha ötesine taşıyacak.

Bilim baş döndürücü bir hızla uygarlığımızı daha yükseklere taşıya dursun Türk televizyon kanalları daha fazla izlenme uğruna yaşadığımız yüzyılda artık hepten kabul görmeyen işlerin peşinde koşuyor.

Aslında üzerinde durulmayacak kadar önemsiz  ve üzerine tartışılmaya bile gerek görülmeyecek kadar karanlık bir konu ve konuşma ama ciddi oranda insanın izleyip inandığından ötürü, bir şeyler yazma gereği duyuyorum.

Bir futbol tartışma programında futbol eleştirmenleri (konunun program ve kişiler ile alakasızlığı da ayrı birkonu.) uzaylılar hakkında dakikalarca konuşuyorlar.




Bahsedilen programda bir görüntü veriliyor ve Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Obama'nın bir korumasının  uzaylı olduğunu iddia ediyorlar. Tartışmanın abesliği bir tarafa bu tip bir tartışma gündeme geldiği zaman bu konu üzerine söz hakkına sahip kişiler futbol analistleri midir? Hasta olduğunuzda bir mühendisin size müdahale etmesinden daha alakasız bir durum. Konu üzerinde yorum yapıp, toplumu aydınlattığını iddia eden bu insanlar tüm bu tartışmaları bir futbol programında yapıyorlar.

Programın tüm çelişkilerini bir kenara bırakırsak, programda ifade edilen tek bir kelime için bir kaynak sunulmuyor. Daha da üzücü olanı yayında bir ufolog? olduğunu iddia eden Haktan Akdoğan ile önceden yapılan bir röportaja yer veriliyor. 




Dünya dışı yaşam söz konusu olduğu zaman neden bir ufoloğa danışırsınız ki? Hem ufolog nedir? Bu bir meslek ya da uzmanlık alanı mıdır? Türkiye'de ve dünyada sizlere  bu konuda eğitim veren ve bu unvanı alabileceğiniz bir üniversite, enstitü yoktur. Bir astronom ile, astrobiyolog ile yapacakları bir röportaj onları amaçlarına ulaştırmayacaktır. Duymak istediklerinden çok gerçekleri söylecektir bir biliminsanı. Ne konuştuklarını Youtube üzerinden seyredebilirsiniz. Konuştukları üzerine tartışmayı yukarıda da belirttiğim gibi konuşmaya değer bulmuyorum. Sadece medyamız adına oldukça üzücü bir durum ve bu rahatsızlığımı dile getirmek istedim. Daha fazla izlenme kaygısıyla akıl ve mantığı bir kenara bırakmanın acı tablosu.


Program da röportajı yayınlanan kişi ve benzer görüşte olanlar her gün sayısız video paylaşırlar, uzaylıların yeryüzüne uğradığına dair. Onlara göre yüz binlerce uzaylı ziyareti oldu şimdiye kadar. İnsanları uykularında kaçıran ve bir takım tıbbi işlemlerde bulunan uzaylılar, Türkçe konuşan uzaylılar ve duyduğunuz diğer akla, mantığa aykırı her mesnetsiz iddia bu karanlık zihniyetlerce üretildi. 

Uzaylılar tarafından bu kadar insanın kaçırılması demek her dakika uzaylıların yeryüzüne gidip gelmesi demek. İlginçtir, bu sayısız ziyareti, kaçırıldığını iddia edenler dışında fark eden kimseler yok? Neden yüzlerce görüntü ve video varken bunlardan hiç biri tartışmaya ve eleştiriye yer bırakmayacak netlikte ve açıklıkta değil?

....

Şimdi şöyle bir durup neler olduğunu düşünelim. Kendi başlarından geçen kaçırılma deneyimlerini anlatan kişilerle konuştuğunuzda, çoğunun güçlü duyguların etkisiyle de olsa çok içten olduğunu görüyorsunuz. Onları inceleyen ruh hekimleri ise, hepimizdekinden daha yüksek dozda bir ruhsal dengezsizliğe rastlamadıklarını belirtiyorlar. Peki biri gerçek olmadığı halde uzaylı yaratuklarca kaçırıldığını neden iddia etsin?Tüm bu insanlar yanılıyor, yalan söylüyor ya da aynı (veya benzeri) öykülerle ilgili sanrılar görüyor olabilir mi? Yoksa bir çoğunun iyi niyetini sorgulamak bile ayıp mı olur?

Öte yandan, gerçekten büyük bir uzaylı istilası söz konusu olabilir mi? Milyonlarca masum erkek, kadın ve çocuk üzerinde iğrenç tıbbi uygulamalar gerçekleştiriliyor, insanlar onlarca yıldır uzaylıların soy ıslahında denek olarak mı kullanılıyor? Hem de sorumlu basın organlarının, doktorların, bilim adamlarının ve yurttaşlarının yaşamlarını korumaya, iyiliği için çalışmaya yemin etmiş hükumetlerin dikkatini çekmeksizin! Yoksa bir çoklarının öne sürdüğü gibi, hükumet gerçeği yurttaşlarından gizlemek için söz birliği mi etmiş?

Peki fizik ve mühendislikte yıldızlar arası uzun mesafeleri aşabilecek, duvarlardan aşabilecek denli ileri varlıklar, biyolojide neden öylesine geri olsunlar. İşlerini gizlice yürütmeye çalışıyorlarsa kaçırıldıkları kişilerin belleğinden o kısımları neden silmiyorlar? Bunu yapmaları çok mu zor? Kullandıkları aletler neden öylesine büyük ve üstelik sokağın başındaki tıp kliniğinde kilerle hemen hemen aynı türden? Neden insanlarla cinsel ilişkiye girme zahmetine defalarca katlanıyorlar. Neden bir kaç sperm ve yumurta çalıp genetik şifresini okuduktan sonra canlarının çektiği değişikliği yapıp istedikleri kadar kopya üretmiyorlar? Yıldızlar arası yolculuk yapamayan, duvarlardan sızamayan biz insanlar bile  hücre kopyalama becerisine sahibiz

Carl Sagan , Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı ,Uzaylılar 

Carl Sagan yukarıda bir bölüm alıntıladığım kitabında 'Uçan Daire' kavramının nereden geldiğini dair çarpıcı bir başka bölüm var;

''Uçan daire'' kavramının da ortaya çıkışı oldukça ilginçti... 24 Haziran 1947 günü Rainier Dağı yakınlarında garip bir takım cisimler gören ve uçan daire teriminin türemesine yol açan Arnold, yayınlanan gazete haberleri konusunda şunları söylemiş;

Gazeteler dediklerimi doğru aktarmadı... Gördüklerimi basına aktardığımda söylediklerimi yanlış ilettiler ve kapıldıkları heyecanın etkisiyle olsa gerek, bir iki gazete öyle çetrefilli bir anlatım kullandı ki , neden bahsettiklerini kimse tam olarak anlayamadı... Gördüğüm cisimler azgın sulardaki tekneler gibi çırpınıyor, sağa sola savruluyor gibiydi... Nasıl uçtuklarını betimlerken de, daire şekilli bir cismi alıp suyun üzerinden uçtuklarını söyledim. Gazetelerin çoğu bunu da yanlış anladı ve yanlış aktardı. cisimlerin daire şeklinde olduğunu söylediğimi yazdılar; oysa ben cisimlerin dairesel tabaklar gibi devindiğini söylemiştim.






Bütünüyle ele alındığında , bu konuda öne sürülen kanıtlar son derece yetersizdi. Bir çok olayın kaynağının da aldatmaca, şaka, sanrı görme, doğal olayları yanlış anlama, kanıt olarak öne sürülen umut ve korkular, kimi kez de ilgi, ün ve talih avcılığı olduğu anlaşılmıştı. Gerçekleri öğrendiğimde kendimi kötü hissettiğimi anımsıyorum. O zamanlardan bugüne, eğer varsa, diğer gezegenlerde yaşam izine rastlayabilmek amacıyla radyo sinyallerini dinleme, uzaya araç gönderme projelerinde görev alma ayrıcalığına sahip olduğum için kendimi şanslı sayıyorum. Ancak, her kuşkucu bilim adamının algılayıp onaylayacağı  bir sinyale rastlanmadığı sürece , ne denli çekici bir fikir olursa olsun, dünya dışı yaşama ilişkin kanıt bulmuş sayılmayız. Tek yapabileceğimiz, eğer o fırsat çıkarsa, daha iyi veri çıkana kadar beklemek. Dünyanın ötesinde yaşam olduğunu ciddi bir kanıta henüz rastlayabilmiş değiliz. Ama araştırmanın da henüz başındayız. Bu konuda söylenebilecek tek şey, yarın yeni ve daha güçlü bir veri elde edebilecek olmamız. 

Ziyaret edilip edilmediğimiz konusunda benden daha fazla ilgi duyabilecek birini düşünemiyorum. Dünya dışı yaşamı doğrudan ve yakından inceleyebilmek, çok uzak mesafeden dolaylı gözlem yapmaktan çok daha iyi olur ve bana zaman kazandırırdı doğrusu. Uzaylılar kısa boylu, suratsız ve cinsel saplantılı olsalar bile , eğer burada bir yerlerdelerse onları tanımak istiyorum.

Carl Sagan


Gelecek hakkında dayanaksız öngörülerde bulunan, sorgulanmaya kapalı, toplumların merakını sömüren ve çıkarlar üzerine inşa edilmiş sahte bilim gerçekler kadar ilgi çekici ve büyüleyici değildir. Bilim büyük sorular sorar. Nereden geldiğimizi, evrenin ve doğanın işleyişini açıklamaya çalışır.Doğa ile evren arasında ilişki kurar ve tüm bunları elle tutulur delillere dayandırır. Aşk hayatınız ile ilgili yorum yapmaz belki ama evrenin geleceği ile ilgili bilimsel öngörüde bulunur. En ufak bir teste tabi tutulmayan geçici bir karanlık mı bilimin aydınlığı mı? 



Bilim ve sanat itibar görmediği yeri terk eder. 

İbn-i Sina


Problem bir spor programı değil sadece. Cehalet imkan bulduğu her yerde var olmak ister ve kolay yer edinir. Televizyon izlerken, kitap okurken ve yaşamınızın diğer tüm parçalarında bilim sizinle olsun.

Bu arada bu kadar büyük insanlarla cehalete aynı blog yazısında yer verdiğim için üzgünüm. Ama aradaki farkı görmeliydiniz. Hakikat ve onu arayanların asaleti ve farklı bir ışığı var öyle değil mi?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Işıklı Takımyıldızı Maketi Yapalım

Türkiye'de Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Okumak

Astronom Olmak İstiyorum!

Gökbilimi Takip Edin