Yukarı Bakın




Toplumun üzerimize yapıştırdığı ya da bazen kendi kendimize layık gördüğümüz etiketlerle yaşıyoruz bu hayatta. Zengin, fakir,  kadın, erkek, kuzeyli, güneyli, siyah, beyaz,  o, bu,  şu ve öteki…  Kendimizi tanımladığımızı düşündüğümüz bu ve binlerce sıfatla belki de sadece bir duvar örmekteyiz diğer insanlarla aramıza. Farketmeden birilerini, en önemlisi de kendimizi ötekileştiriyoruz ve insanoğlunun en temel gerçeğini göz ardı ediyoruz. Aslında birbirimizden o kadar da farklı olmadığımız gerçeğini.
Farklılıklarımıza değil de insani olan ortak yönlerimize odaklanabilirsek, etiketsiz yaşamayı mümkün kılabilirsek belki insanlık olarak yeniden farkına varabilirz bu gerçeğin. Belki o zaman becerebiliriz diğerlerine saygı duyarak yaşamayı. Önemli olan bizi zengin kılan farklılıklarımızla bir bütün olduğumuzu fark edebilmek.  Önemli olan ayrıntılara takılmadan büyük resmin tadını çıkarabilmek.. O zaman yukarı bakın! Ne duruyorsunuz, gökyüzüne bakın! Gökyüzündeki binlerce yıldızı fark ettiğiniz zaman daha büyük bir sistemin parçası olduğumuzu anlayabileceksiniz. Ve daha da önemlisi eğer yeterince uzakları hayal edebilirseniz, büyük resmi görebileceksiniz. İşte o zaman, yeterince uzaktan bakıldığında o kadar da farklı olmadığımızı fark edeceksiniz.
Her gökyüzüne baktığımda bu gerçeği tekrar hatırlıyorum. Kocaman bir evrende kapladığımız küçücük yeri fark edince, bütün egolarından sıyrılıyor insan. Evrendeki evimiz olan bu Dünya’nın her zerresini üzerindeki her canlıyla koşulsuzca daha çok sevmeye başlıyorum. İşte bu noktada çocuklara oyuncak silah yerine teleskop alınması gerektiğini vurgulayan genç bir astronom arkadaşımın sözlerine hak veriyorum.  “Çünkü ben mikroskoptan bakan bir çocuğun kendisinin ne kadar özel olduğunu, teleskoptan bakan bir çocuğun ise sosyal kavgalarımızın ne kadar gereksiz oduğunu fark edeceğine inanıyorum.”
Carl Sagan’ın “Soluk Mavi Nokta” için söyledikleri ise şimdilik evrendeki tek evimiz olan Dünya’ya ve onu paylaştığımız her canlıya karşı sorumluluklarımızı hatırlatıyor.
“Şu noktaya tekrar bakın. Orası evimiz. O biziz. Sevdiğiniz ve tanıdığınız, adını duyduğunuz, yaşayan ve ölmüş olan herkes onun üzerinde bulunuyor. Tüm neşemizin ve kederimizin toplamı, binlerce birbirini yalanlayan din, ideoloji ve iktisat öğretisi; insanlık tarihi boyunca yaşayan her avcı ve toplayıcı, her kahraman ve korkak, her medeniyet kurucusu ve yıkıcısı, her kral ve çiftçi, her aşık çift, her anne ve baba, umut dolu çocuk, mucit, kâşif, ahlak hocası, yoz siyasetçi, her süperstar, her "yüce önder", her aziz ve günahkâr onun üzerinde - bir günışığı huzmesinin üzerinde asılı duran o toz zerresinde.
Evrenin sonsuzluğu karşısında dünya çok küçük bir sahne. Bütün o generaller ve imparatorlar tarafından akıtılan kan nehirlerini düşünün, kazandıkları zaferle bir toz tanesinin bir anlık efendisi oldular. O zerrenin bir köşesinde oturanların başka bir köşesinden gelen ve kendilerine benzeyen başkaları tarafından uğradığı bitmez tükenmez eziyetleri düşünün, ne çok yanılgıya düştüler, birbirlerini öldürmek için ne kadar hevesliydiler, birbirlerinden ne kadar çok nefret ediyorlardı.
Böbürlenmelerimiz, kendimize atfettiğimiz önem, evrende ayrıcalıklı bir konumumuz olduğu hakkındaki hezeyanımız, hepsi bu soluk ışık noktası tarafından yıkılıyor. Gezegenimiz, onu saran uzayın karanlığı içinde yalnız bir toz zerresi. Bu muazzam boşluk içindeki kaybolmuşluğumuzda, bizi bizden kurtarmak için yardım etmeye gelecek kimse yok.
Dünya, üzerinde hayat barındırdığını bildiğimiz tek gezegen. En azından yakın gelecekte, gidebileceğimiz başka yer yok. Ziyaret edebiliriz, ama henüz yerleşemeyiz. Beğenin veya beğenmeyin, şu anda Dünya sığınabileceğimiz tek yer.
Gökbilimin mütevazılaştırıcı ve kişilik kazandıran bir deneyim olduğu söylenir. Belki de insanın kibrinin ne kadar aptalca olduğunu bundan daha iyi gösteren bir fotoğraf yoktur. Bence, birbirimize daha iyi davranma sorumluluğumuzu vurguluyor, ve bu mavi noktaya, biricik yuvamıza.”

Yıldızlar, yalnızca onlara dikkat ederseniz oradadırlar. Durmayın, gökyüzüne bakın! Birbirimize saygı duymanın ve daha barışçıl bir dünyayı mümkün kılmanın yolu kafamızı kaldırıp her gece parıldayan yıldızlara bakmaktan, parçası olduğumuz evrenin büyüklüğünü ve mükemmelliğini anlamaktan geçiyordur belki de. Yukarı bakın. Gökyüzü hepimizin!



Ayşegül Erol

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Işıklı Takımyıldızı Maketi Yapalım

Türkiye'de Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Okumak

Astronom Olmak İstiyorum!

Gökbilimi Takip Edin