İyi İnsanlara Özgü Bir Yer: Doğu Batı Kampı



Ne kadar bilimsel bilemiyorum ama şuna inanmaktan kendimi alıkoyamıyorum, düşlediklerinize inanırsanız yaşam sizin için inandığınız gibi akar. Zaman geçtikçe, halen deneyimlemem gereken çokça tecrübe varken bile gördüm ki yaşam öykülerimizi bizler şekillendiriyoruz.

Bu girişi benim için hep güzel bir anı olarak kalacak bir kaç günlük  öyküye getirmek için yazdım. Geçen yıl ağustos ayında TÜBİTAK Ulusal Gözlemevinde (Antalya Saklıkent) Ulusal Gökyüzü Gözlem Şenliği'nde, görevliydim, yorgun ve uykusuz bir hafta ile şenlik bittiğinde bir gün sonra Doğu Batı Kampı'm vardı. Antalya'dan İzmir'e giden otobüs sabaha karşı terminale vardı. İzmir Yeni Şakran'daki Afacan Gençlik Evi'ne yolda karşılaştığım Ömer ve Gizem ile girdik. Koşa  koşa bize doğru gelen güzel insanlar sayesinde oraya gülerek, eğlenerek girdik. Karşılama ne kadar keyifli ise dönüş o kadar hüzün dolu oldu. Anladım ki yaşamımızda , böyle gülümsemelerimiz ve olacaksa böyle hüzünlerimiz olmalı. Güzel insanları, fikirleri ve anıları geride bıraktığımız için taşıdığımız hüzünler.

Kapıdan devam ediyim, sonrasında tanışmalarla sohbet ile iyice kendimi kampa ait hissettim. Uykum kaçmıştı ve ben ilk kez teleskop olmayan yerde bu denli mutluydum.

Einstein'ın iyi insanların hasreti ile söylediği, Akıllı ve iyi niyetli insanlara özgü bir ada olması için neler vermezdim; öyle bir yer olsa ben bile vatansever kesilirdim, sözlerini anımsıyorum. Tabi Einstein'ın bu kamptan haberi yok.

Adanın, pardon güzel kampın iyi niyetli ve akıllı insanları

Bu insanlarla dans ettik, Bergama'yı gezdik, yüzdük, şakalaştık,  sorunlar üzerine sohbet ettik, yemek yedik, birbirimizi anlamak için empati kurduk, oyun oynadık ve yarışmalar yaptık. Ben bunları çocukluk arkadaşlarımla, yıllarca tanıdığım, benim için özel insanlarla yaptım. 



Şimdi hepimiz ülkenin bir yerlerindeyiz, arada kilometreler var. Bir kısmımız ülke dışında. Ama bir kere oyun arkadaşı olmuştuk, aynı amaç için ekip olmuştuk, aynı fotoğraf karelerine girmiştik. Birileri bir hayal kurdu ve bu kampı düzenlemeye karar verdi. Bu benim hikayem, kim bilir ondan önceki kamplarda ne hikayeler yaşandı. Şundan eminim, kampın bir parçası olma şansına erişen herkes yaşamı boyunca zihninde taşıyacağı güzel anılar yaşadı. 


Yazının girişinde, ilk defa teleskop olmayan bir yerde bu denli mutlu oldum dedim. Teleskop yoktu ama, veda gecesi oradaki dostlara gökyüzünden bahsetme şansım oldu. Vega'ya bakmıştık hep birlikte. Uzak yıldızlardan birinde yaşam olasılığını ve bu yaşam formunda Doğu Batı Kampı yapıp yapmadıklarını konuştuk. Yüz milyarlarca galaksi ve her galakside bir o kadar yıldız olduğunu düşünürsek ve ortaya çıkacak yaşama elverişli gezegen sayısını hayal edersek yaşam olma olasılığı yüksek ama böyle bir kamp olasılığı zayıf. Carl Sagan'ın da adı geçti veda gecesi. Sagan'ın Soluk mavi nokta yorumunu konuşmuştuk. Güzeldi, anımsadım bir kere daha.

Umarım sizinde başınıza gelir. Merak ettiyseniz, şuraya göz atın. Ben kampı anlatmayı pek beceremedim. İlk fırsatta başvurun... Einstein sizi de kıskansın.

Carl Sagan Voyager 1 uzay aracının 6.5 milyar km öteden çektiği fotoğrafta gezegenimizin küçücük, soluk bir mavi noktadan ibaret olduğunu görünce şunları dillendirmişti;

Soluk Mavi Nokta, Voyager 1


Şu noktaya tekrar bakın. Orası evimiz. O biziz. Sevdiğiniz ve tanıdığınız, adını duyduğunuz, yaşayan ve ölmüş olan herkes onun üzerinde bulunuyor. Tüm neşemizin ve kederimizin toplamı, binlerce birbirini yalanlayan din, ideoloji ve iktisat öğretisi; insanlık tarihi boyunca yaşayan her avcı ve toplayıcı, her kahraman ve korkak, her medeniyet kurucusu ve yıkıcısı, her kral ve çiftçi, her aşık çift, her anne ve baba, umut dolu çocuk, mucit, kâşif, ahlak hocası, yoz siyasetçi, her süperstar, her "yüce önder", her aziz ve günahkâr onun üzerinde - bir günışığı huzmesinin üzerinde asılı duran o toz zerresinde.

Evrenin sonsuzluğu karşısında dünya çok küçük bir sahne. Bütün o generaller ve imparatorlar tarafından akıtılan kan nehirlerini düşünün, kazandıkları zaferle bir toz tanesinin bir anlık efendisi oldular. O zerrenin bir köşesinde oturanların başka bir köşesinden gelen ve kendilerine benzeyen başkaları tarafından uğradığı bitmez tükenmez eziyetleri düşünün, ne çok yanılgıya düştüler, birbirlerini öldürmek için ne kadar hevesliydiler, birbirlerinden ne kadar çok nefret ediyorlardı.

Böbürlenmelerimiz, kendimize atfettiğimiz önem, evrende ayrıcalıklı bir konumumuz olduğu hakkındaki hezeyanımız, hepsi bu soluk ışık noktası tarafından yıkılıyor. Gezegenimiz, onu saran uzayın karanlığı içinde yalnız bir toz zerresi. Bu muazzam boşluk içindeki kaybolmuşluğumuzda, bizi bizden kurtarmak için yardım etmeye gelecek kimse yok.

Dünya, üzerinde hayat barındırdığını bildiğimiz tek gezegen. En azından yakın gelecekte, gidebileceğimiz başka yer yok. Ziyaret edebiliriz, ama henüz yerleşemeyiz. Beğenin veya beğenmeyin, şu anda Dünya sığınabileceğimiz tek yer.

Gökbilimin mütevazılaştırıcı ve kişilik kazandıran bir deneyim olduğu söylenir. Belki de insanın kibrinin ne kadar aptalca olduğunu bundan daha iyi gösteren bir fotoğraf yoktur. Bence, birbirimize daha iyi davranma sorumluluğumuzu vurguluyor, ve bu mavi noktaya, biricik yuvamıza.



Şanlıurfa'ya dönerken o gün bunları paylaşmışım.


Bu toz zerresinde kocaman mutluluklar yaşamak güzeldi. Teşekkürler Doğu Batı Kampı 2015 II. Devre





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Işıklı Takımyıldızı Maketi Yapalım

Türkiye'de Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Okumak

Astronom Olmak İstiyorum!

Gökbilimi Takip Edin