Bu Kez Seçimlerinizi Siz Yapın





Okula başladığımda pek çok şeyin farkında olmayacak kadar küçüktüm. Sokakta akşama kadar oynamak, bisiklet sürmek, koşup dizimi yaralamak daha keyifli olsa da geleceğim için daha mantıklı olan ana sınıfı eğitimi idi çünkü. Hem bir yıl sonra başlayacağımız ilk öğretim eğitimine uyum da önemliydi. İlk okul zamanı geldi çattı. Kırtasiye alışverişleri yapardık her yılın başında. Hatırlayınca hala sıkılırım. Eğitim en çok bu alışverişlerde arka planda kalırdı bence. Her şeyi kendi haklı gerekçeleriyle iki katına veren kırtasiyeler, hep alıp da bi' kez olsun bitirmediğimiz defterler, boyalar.. İlk okul yıllarında işini olması gerektiği gibi yapan, bizlerle bazen arkadaşta olabilen öğretmenlerimiz olunca uzun yıllar unutmaz ve birbirimize anlatırdık. Sınıflar ilerledikçe okula alışmıştık ama başımızdaki sorunlar daha da büyümüştü. Önceleri bi sınıf dolusu insanla yarışıyorduk. Çalışkanların ön sıralara oturduğunu fark etmiş, yegane doğrunun bize verileni iyi anlayıp 100 puan çevresinde dolanmak olduğunu kabullenmiştik. 

Cumhuriyet Bayramı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı gibi ülkece önemli günlerde her yıl aynı törenlere şahit olduk. Büyüdükçe bizi de bu törenlerin bir parçası yaptılar. Saatlerce güneşte yandıktan sonra her yıl yapılanları bir de biz yaptık gölgede beklemekten sıkılmış görünen devlet büyüklerimize. Hiç bir şey yapılmasa biz çocuklara bizi daha önemli hissettirirlermiş çocuk bayramında. Bunlar eğitimimizin küçük bir kısmında yer aldı. 

Bir kaç yıl gündemimiz iyi bir lise kazanmak oldu. Çok önemliydi. Herkes iyi bir Anadolu ya da iyi bir fen lisesini kazanmanın önemine kilitlenmişti. Çıkıp sokakta top oynadığımızda vicdanımız rahat değildi. Test çözmek gibi yapılacak çok daha önemli bir sorumluluğumuz varken top oynamak, az bir süre sonra vedalaşacağımız okul arkadaşlarımızla sinemaya gitmek akıllıca değildi. Bir kısmımız dershane denen eğitim kurumlarına gitmeye başladı. O yaşta bir iş adamı kadar yoğun olmuştuk. Düşünüyorum da iyi bir liseye hazırlanmaktan , hayal kurmaya vaktimiz kalmamış meğerse. Hayal kurmayı geçtim, neden iyi bir Anadolu lisesine gitmemiz gerektiği üzerine düşünmemiş ve hiç biz zaman bu soruyu ne öğretmenimize, ne de kendimize sormadık. Muhtemelen kimsenin daha fazla test, daha fazla ders koşuşturmasına bir açıklaması yoktu. Sınavın içeriğini sınava girerken, tercih yapmayı tercih döneminde öğrendik.  Hepimiz ailemizin, toplumun ve de öğretmenlerimizin tercihini yaptık. İlk kez bu kadar belirgin kendimiz dışında başkaları olmuştuk. İlk okula dair hatırladığım en son şey ''yasal'' ücretini verip diplomamı almam oldu. Bu arada yıllarca sayısız ortak anı biriktirdiğimiz arkadaşlarla yollarımız ayrılıyordu ve bu sınavın gölgesinde kalmıştı. Doğru dürüst veda bile edememiştik birbirimize. 

Lise çok ilginç bir ortamdı. Herkes büyüdüğümüzü söylüyordu artık. İlk okulda yaşadıklarımız büyüklerin yaşamı değil miydi zaten dedim kendi kendime. Kendi kendime demişken, bir çok arkadaşımız sınıfta konuşmuyordu. Henüz lise 1. sınıf öğrencisi iken konuşup hata yapmaktansa , susup risk almadan izlemenin doğruluğuna inandırmışlardı kendilerini o sessiz arkadaşlarım. Bugün üniversite öğrencisi hepsi, çoğu susuyor yarında susacaklar. Ülkeme baktığımda bunun bizim sınıfa özgü olmadığı görüyorum. Gidemediğimiz o çok övülen fen lisesindeki öğrencilerin de gerçekten susmaması gereken yerde sustuğunu fark ettim. Artık büyük olduğumuzu anlamıştık. Tıpkı ilk okulda olduğu gibi lise de her şey benzerdi. Bu defa da iyi bir üniversite için akıllıca yaşamaya başladık. Henüz lise 1. ve 2. sınıfta iken herkesin gerçekten tek başına düşlediği hayalleri vardı. Yıllar ilerledikçe ilk okul disiplinine benzer ama çok daha sıkı bir tempo tuttuk. Sınava yaklaştıkça hayal ettiğimiz mesleklerin yerini iş olanağı yüksek meslekler aldı. İş olanağı yüksek cümlesini bu bloğun en saçma cümlesi ilan ediyorum. Hiç düşünmedim, hiç sevmedim, yapabileceğime dair en ufak fikrim yoktu ama iş olanağı yüksekti. Her hafta meslek değiştiren arkadaşlarım vardı. İş olanağı yüksek meslek arayışları ile önce mühendis idiler, sonra diş hekimi oldular. Şimdiki aklım olsa iyi bir liseye gidemediğim için zerre üzülmez ve dershanelere tek bir kuruş vermezdim. Lisede dershaneler daha zorunlu idi. 4 yıl fizik eğitimi aldım ve bir tane hakkıyla öğreten fizik öğretmenim olmadı. Ne lise de ne dershanelerde. Dershaneler tamamen parayla dönen bir eğitim verdikleri için daha itici idiler ama okulun veremediklerini verdikleri de bir gerçekti. Son yıl kimse doğru dürüst okula gelmeyip dershanelerde idi sürekli. Okul temel eğitim yerimiz idi ama biz destek olsun diye gittiğimiz dershanelerde idik tüm hafta. İlk okulda yapılmayan yapılmıştı ve İŞKUR'dan gelen eğitimli bir kaç rehber öğretmeni bize mesleklerle ilgili seminer verdi. Semineri veren öğretmen sizin için en önemli şey para demişti. Meslek seçerken önce buna bakacaksınız arkadaşlar dedi kaç defa. Bugün hatırlayınca kalkıp itiraz etmediğim için o kadar kızıyorum ki kendime. İtiraz etseydim salonun fikri değişmeyecekti ama o öğretmen herkesin kendisi gibi düşünmediğini bilecekti. Zaten herkes onu iyi dinlemiş olmalı ki para getirisine bakarak meslekler seçti. 

30 kadar tercih hakkımız vardı ve ne üzücü hepsi ailelerimizin, toplumun tercihi idi. Bir kez daha başkalarının tercihini yapmıştık. Oysa hayatı bizler yaşayacaktık. Lise başlarken ilk okulun öldüremediği hayallerimizle kendi sevdiğimiz bölümü hayal etmiştik. Çoğumuz unutmuştu bile. Şimdi kendi iç sesimizi dinlemeden seçtiğimiz bölümlerde okuyoruz.

Artık olayı çözdük. Çünkü üniversite de kimse bizi yönlendirmeden kendi kendimize KPSS sınavını yaşamamızın odağına koyuyoruz. Çalışacağız, sınavı yegane amacımız bir devlet kurumuna yerleşmek. Çok azımız toplumun ayak izlerini izlemeyecekler. Şimdiye kadar başkalarının hayatını yaşayanlarımız artık kendi iç sesinden bihaberler. 

Bir kaç yıl sonra pazartesi günlerinden nefret eden, bir an önce mesainin bitmesini bekleyen ve uzun tatillerde işini özlemeyecek insanlar grubuna dahil olacağız. Şanslıysak ev alacağız ve arabamız olacak. Çocukken kurduğumuz cesur hayallerinin yerini araba ve ev sahibi olma tutkusu alacak çünkü. İşini severek yapmayan öğretmenler de var artık. Daha üzücü ne olabilir ki? Bir öğretmen bana işine memur zihniyetiyle bakan iş arkadaşlarından bahsettikten sonra bir öğrencisinin kendisine söylediği şu sözleri sarf etti; Öğretmenim sistem bizi çarkları arasında eziyor, parçalıyor. Sizlerde bu sistemin paralı gardiyanları sınız.  

Yıllar geçtikten sonra belki bir kısmımız kendi seçimlerimiz yapmadığımız için pişman olacak. Ailelerimiz bizleri iyimser kaygılarla belli bir yöne yönlediriyor. Ama bu uzun vadede hem bizler için hem de içinde bulunduğumuz toplum için son derece üzücü bir hal alıyor. Çözüm, problemi yaşadığımız yerde. Lise sonrası kendi tercihlerimi yapmamın sebebi karşıma çıkan iyi öğretmenler ve ailemin desteği oldu. Hepimizin doktor olmasını isteyen ailelere, para tek seçim kriteri olarak gören topluma bir sözümüz olmalı. Dönüp savunacağımız bir hayalimiz.

Yaklaşan üniversite tercih döneminde bu kez siz tercih yapın. Bu kez listede sizin istediğiniz bölümler, okullar yer alsın. Elbette ailelerinizin fikirlerini  alın, konuşun. Ama sizin bir şeyleri istediğinizi bilsinler. İstediğiniz bölüm Hukuk, astronomi, herhangi bir öğretmenlik, diş hekimliği, fizik ya da herhangi bir bir mühendislik olabilir. Ama alınan tüm fikirlerden sonra, sizin fikriniz olsun. Siz yaşayacaksınız. Belki siz böyle yaşarsanız böyle inanırsınız ve ileride çocuğunuzun yaşamına sadece fikirleriniz dahil olur.


Bu arada çocukluğumu yaşadım tam anlamıyla. Dizlerimde halen izleri var çocukluğun. Çok güzeldi. :)



İlgili Yazılar:

Türkiye'de Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Okumak Üzerine

Astronom Olmak İstiyorum


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Işıklı Takımyıldızı Maketi Yapalım

Türkiye'de Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Okumak

Astronom Olmak İstiyorum!

Gökbilimi Takip Edin