Einstein’ın Zamanı: Özel Görelilik
- Bu yazı ilk olarak Academy Garden Dergisi'nde yayınlanmıştır.
Işık ,uzay ve zaman. 19 yüzyılın en büyük dâhilerinden olan A. Einstein bunlar üzerinden yola çıkarak kozmolojinin en önemli sorularından çoğuna cevaplar bulmuştur. Einstein 1905 yılında ortaya attığı Özel Görelilik Kuramı ile zaman ve uzunluğu tartışırken,1915-16 yıllarında matematiksel temellerini tamamladığı Genel Görelilik ile de kütle çekim kuvveti ve uzay-zamanı açıklamıştır. Dergimizin bu sayısında Einstein’ın bu olağanüstü teorisi hakkında konuşacağız. Einstein 1905 yılında ‘’Annelen der Physik ‘’ adlı dergiye verdiği 3 makaleden biriydi Özel Görelilik. Aslında makalenin gerçek adı ‘’Zur elektrodynamik bewegter körpe ‘ ’ yani ‘’ Hareket eden cisimlerin, elektrodinamiklerine dair’’dir. Görelilik kuramının dayandığı en temel nokta ışığın bir hızının olmasaydı. Bunun anlamı şuydu; aslında biz oluşan bir olayı anında göremiyorduk çünkü ışığında bir hızı vardı. O halde çok az bir gecikmeyle de olsa olayları anında değil biraz daha geç görüyorduk. Bu nokta Özel Göreliliğin şekillenmesinde önemli bir yere sahipti çünkü Newton zamanında bu durum ihmal ediliyordu, hatta o zamanlar fizik dünyası bizim olayları anında gördüğümüzü düşünüyorlardı yani onlar ışığın hızının sonsuz olduğunu varsayıyorlardı. Hatta daha sonraları Einstein Genel Görelilikle Newton’un kütle çekim hesabının yanlışlığının bir nedeninin de Newton’un denklemlerinde zamanın hesaba alınmamasıydı. Bilindiği üzere Newton kütle çekimin, cisimlerin kütlelerinin çarpımıyla doğru; cisimlerim merkezleri arasındaki mesafenin karesiyle ters orantılı olduğunu söylüyordu. Şayet bu denklem üzerinde durulursa bir gezegenin veya cismin hızını değiştirirsek bu çekim gücü hemen mi değişecekti yoksa biraz gecikmeyle mi ? İşte Newton’un denklemi hemen olacağını gösteriyordu, hatta Newton zaman kavramını hiç düşünmemişti. Fakat Einstein kuramıyla Newton’un çekim kuvveti eksikliklerini tamamlamış ve Newton’un hesaba katmadığı zaman kavramıyla olayı çok farklı boyutlara taşımıştır.
Bu durumda bile Einstein tüm doğa kanunlarının geçerli olduğunu söyledi. Görelilik ilkesine göre biz tamamen boş bir uzayda bir uzay gemisinde sabit hızla hareket ediyorsak hareket halinde olup olmadığımızı fark edemeyeceğimizi söyler. Çünkü bu durumda herhangi bir şeyi kendimize referans alamamaktayız ama durum biraz daha garip… Aslında bize doğru bir uzay aracının yaklaştığını bile görsek yine de hareket ettiğimiz konusunda emin olamayız. Zira bu durumda karşımızda 3 ihtimal bulunmaktadır yani ya biz uzay aracına yaklaşıyoruz o sabit durmakta ya biz sabit iken uzay aracı bize yaklaşmakta ya da her ikimiz aynı anda birbirimize yaklaşmaktayız. Bu yüzden böyle bir durumda dahi hareket edip etmediğimizi bilemeyiz. Çünkü hızımız sabittir. Hatırlanacağı üzere klasik fizikte eylemsizlik ve de eylemsizlik kuvvetinden bahsedilir ve yine hatırlanacağı üzere eylemsizlik kuvveti ancak ivme halindeki cisimler için geçerlidir. İşte Einstein bizim ancak ivmeli hareket ettiğimiz zaman bu hareket dolayısıyla oluşan eylemsiz kuvveti ile hareket halinde olduğumuzu anlayabileceğimizi söyler. Aynı zaman da yukarıda bahsettiğimiz durumda bir de uzay aracından bize gelen ışığın da gecikmeli olarak bize ulaştığını düşünerek durumu bir hayli farklı boyutlara getirmiştir. Şimdi Einstein’ın Özel Görelilik Kuramıyla ortaya attığı zaman kısalması ve uzunluk büzülmesinden bahsedelim. Aslında bu iki durumda genellikle daha iyi anlaşılması için örnekler üzerinden açıklanır. Yazımızda bizde aynı şeyi yapacağız. Öncelikle zaman kısalmasına bakalım. Şimdi dümdüz bir zemin düşünelim ve doğu batı yönünde hareket eden bir vagonumuz olduğunu varsayalım. Vagonun hızı v, boyu L ve yüksekliği ise h olsun ve vagonun içinde X adlı ve dışında sabit duran bir Y kişimiz olsun. Vagonumuzun tabanında bir lazerimiz ve lazer ışığını algılayan, her ışık gelişince ‘bip’ sesi çıkaran bir cihazımız olsun (Burada lazer ile ışık algılayıcı cihazında üst üste bulunduğunu ve gerek yatay olarak gerekse dikeyde mesafe farkı olmadığını farz ediyoruz. ) Tavanda ise bir düz aynamız bulunmakta şimdi içerdeki X kişisine göre ışığın(bir foton olarak düşünüyoruz) tabandan yola çıkıp aynaya çarpıp tekrar gelip ışık algılayıcı cihaza çarptığını ve cihazın ‘bip’ sesi çıkardığını düşünelim. Bu durum içerde bulunan bu X şahsına göre ne kadar sürede gerçekleşmiştir? Fiziğin en temel kuralı olan YOL=ZAMAN X HIZ formülünde hızı yani ‘t’ yi yalnız bırakırsak ZAMAN(t)=YOL(x)/HIZ(v) olur. Bu formülü kullanırsak vagon örneğimiz için zamanı şöyle eklemleştirebiliriz: t=2h/c olur. Burada 2h dememizin sebebi ışığın gidiş ve geliş mesafesinin vagonun yüksekliğini 2 katı olmasındandır. Peki ya dışarıda sabit duran Y kişisine göre ışığın bu bu yolu kat etmesi ne kadar sürüyor? Şimdi şunu iyi anlamak lazım dışarıdaki kişi sabit olduğundan ve vagonumuzda batıdan doğuya doğru v hızıyla hareket ediyorsa bağıl hız mantığıyla ışığın dikeydeki hızı c yataydaki hızı v dir. . Ama burada vektörel olarak toplayıp bu hızın ışık hızını aştığını söyleyemeyiz çünkü hatırlanacağı üzere Einstein kuramını oluştururken ışığın bütün gözlemciler için sabit ve değişmez bir hız olduğunu söylüyordu.
Olur, buradan t’ yi yalnız bıraktığımızda karşı- mıza :
İçerde bulunan X kişisine göre ise zaman'ın (t) formülü ise,
İşte yukarda bulunan t’ denkleminde bunu
yazarsak karşımıza zaman kısalmasının denklemi
çıkar:
Einstein bu denklemden zamanın göreceli
bir kavram olduğunu ve zaman ve uzayın ayrılmaz
bir bütün olduğunu ispatlamıştır. Yukarıdaki
denkleme bakılacak olursa vagonun hızının c ye yani ışık hızına eşit olması durumda
zamanın durduğunu görüyoruz yani denkleme
göre ne kadar ışık hızına yaklaşırsak zaman o
kadar ağır akmakta idi. Böylece Newton zamanında
düşünüldüğü gibi zaman evrensel ve
değişmez bir olgu değildi. Einstein bu anlamda
fizik dünyasında bir çığır açmıştır. Einstein’ın
bu yeni zaman olgusuyla beraber fizik
dünyasında ikiz paradoksu denilen soru gündeme
getirilmiştir. Bu sorunun aslında bir paradoks
oluşturulmadığı ise ancak Genel Görelilik
Kuramı’nın yüksek matematiksel denklemleriyle
ispatlanacağından burada ele alınmayacaktır.
Böylece soruyu ve çözümünü genel
hatlarıyla aktarmakla yetineceğiz. İkiz Paradoksu
temel olarak Einstein’ın zaman kavramının
ikiz kardeşler üzerinde düşünsel bir deney
olarak ele alınmasıydı. Buna göre ikiz kardeş
düşünelim. Kardeşlerden birinin bir uzay
aracına bindiğini ve hızla uzaklaştığını ve diğerinin ise dünyadaki sabit durduğunu farz
edelim. Bu durumda Özel Göreliliğe göre uzay
aracındaki kardeş için zaman daha ağır işlemekteydi.
Ama bilindiği gibi hareket göreceli bir şeydir
yani dünyadaki ikiz uzay aracındaki kardeşinin
hızla uzaklaştığını söylerken aynı durum uzay
aracında bulunan kardeş içinde geçerliydi.
Tek fark yöndü, bu da denklemsel olarak hiçbir şeyi değiştirmezdi zaten. Bu durumda her
iki kardeşte diğerinin daha genç kaldığını söyleyecektir.
Dolayısıyla karşımızda bir paradoks
varmış gibi görünmektedir. Bu nedenle
kimin haklı olduğunu anlayabilmek için uzay
aracındaki kardeşin belli bir süre sonra ivmelenerek
yavaşlayıp durması ve tam tersi yönde
yani dünyaya doğru belli bir süre ivmelenerek
hızlanması gerekir. Daha sonra eski hızı-
na vardığında sabit hızla hareket ederek dünyaya
gelmesi ve kardeşiyle karşılaştırılarak
anlaşılabilir (Bu arada yukarıda uzay aracının
hareketi hakkında çok detaylı bilgi verdik ancak
daha sonra da belirteceğimiz gibi bu ivmeli
ve sabit hızlı hareketler temel olarak kimin
yaşlı kalacağını belirler. Bu yüzden bunu vermek
istedik). Ama bu denli uğraşmadan da
kimin haklı olduğunu öğrenemez miyiz? Aslında
yukarıda belirttiğimiz deneyi yapmadan da
dünyadaki kardeşin haklı olduğunu ve uzay
aracındaki kardeşin daha genç kaldığını söyleyebiliriz.
Çünkü dünyadaki kardeş sürekli
yerinde durarak hareket konumunu değiştirmemişti.
Bu nedenle dünyadaki kardeşin hatalı
gözlem yapması söz konusu değildir. Buna
karşın aynı şeyi uzay aracındaki kardeş için
söyleyemeyiz. Aslında gerçekte olan durum
şuydu; Uzay aracındaki kardeş için yolculuğun
ilk ve son yarısında uzay aracı sabit hızla hareket
ettiğinden uzay aracındaki kardeş hareketin
farkında olmayacaktır. Ama daha önce
de uzay aracının hareketi anlatırken aracın
yolun yarısında ivmelenerek yavaşladığını ve
ters yönde beli bir süre ivmelendikten sonra
sabit hızla yol aldığını belirtmiştik. Bu yüzden
uzay aracındaki kardeş ivmeli hareketi ile olabilecek
tüm durumları da hesaba katmak zorundadır.
İşte bu hesabı Özel Göreliliğin yalnızca
küçük bir parçasını oluşturduğu Genel
Görelilik Kuramının denklemleri ile yapabiliriz
(ancak burada bu hesaplardan bahsedilmeyecektir.)
Genel Göreliliğin denklemlerinden çı-
kan sonuca göre uzay aracındaki kardeş ivmeli
hareket ettiği zaman dünyadaki ikiz, sabit
hızla hareket ettiğinde ise uzay aracındaki ikiz
daha hızlı yaşlanmaktadır. Ancak ivmelenme
sırasındaki durumun, sabit hızla harekete baskın
çıkması nedeniyle uzay aracındaki kardeş
daha genç kalmaktadır. Görelilik kuramının
uzayla ilgili ortaya koyduğu bir diğer sonuçta
hareket eden cisimlerin hızlarının artmasına
bağlı olarak boylarında bir değişimin olduğunu
söylemesidir. Kuram hızın artışıyla boyun kı-
salmasının orantılı olduğunu öngörmekteydi.
Şimdi bu durumun nasıl gerçekleştiğine göz
atalım ; bilindiği üzere klasik fiziğin en temel
formüllerinden biride YOL(x)=ZAMAN(t)XHIZ
(v) dır. Yukarıda zamanın göreceliğini ispatlarken
anlattığımız gibi aynı şekilde ve ebatlarda
bir vagonumuzun burada da var olduğunu düşünelim(Burada şunu belirtmek gerekir ki zaman
değişmesi ile boyun değişimi aslında birlikte
gerçekleşen durumlardır. Çünkü her iki
durumda da vagonun hızına bağlı olarak dışarıdaki
Y kişisine göre değişim olmaktadır). Söz
konusu vagonumuz v hızıyla ilerlerken yine
içinde X kişimiz ve dışarıda sabit duran Y kişisi
bulunmaktadır. Şimdi X kişisinin vagonun
boyunu ölçmek istediğin de iki durum söz konusudur.
Bunlardan birincisi zaten vagona
göre sabit olan X, ayağının altında bulunan
vagonu bir metre yardımıyla ölçebilir. Diğer bir
ihtimalse dışarıda sabit bekleyen Y kişinin konumuna
bakarak ölçebilir, bu ikinci seçeneği
biraz açarsak durum şu: X kişisi Y yi vagonun
ön ucunda gördüğünde elindeki kronometreye
bassın ve Y vagonun arka ucuna geldiğinde
ise kronometreyi durdursun. Bu durumda X in
ölçeceği zamanı, zamanın göreceliği gereği ‘t’
olur. ( Daha önce belirttiğimiz üzere X in vagonun
boyunu ölçerken geçen süre ile zamanın
göreliliğinde ki hesaplanan süreyle aynıdır.
Yani uzunluk kısalmasındaki t ile zamanın kı-
salmasındaki t aynıdır, tabii ki bu daha sonra
anlatacağımız t’ içinde geçerlidir.) Peki, X in
ölçtüğü zaman t ise ve vagonun hızı v ise buna
bağlı olarak vagonun boyunu L=v.t olur.
Şimdide dışarıda sabit duran Y’nin vagonun boyunu ölçmeye çalıştığını düşünelim. Bu durumda Y, kendisinin vagonun ön ucundayken elinde bulunan kronometreye basıyor ve vagonun arka ucuyla aynı hizaya geldiğinde ise kronometreyi durduruyor. Bu durumda Y’nin ölçeceği süre ise t’ olacaktır. Y buna bağlı olarak vagonun boyunu hesaplarsa, Y’ye göre vagonun boyu : L’=v.t’ olur. Bu durumda görüldüğü gibi her iki gözlemciye göre vagonun boyu değişik ölçülmüştür. Bunun temel nedeni zamandır. Çünkü zamanın değişik olması boyun farklı algılanmasına neden olmaktadır. Zaten bu yüzden boy kısalması durumu meydana gelmiştir. Aslında burada da temel şey zamanın göreceli bir kavram olmasıdır. Şimdi söz konusu boy farklılığını matematiksel bir temel üzerine oturtalım. İçerde bulunan X e göre boy: L=v.t idi. Dışarda sabit duran Y’ye göre ise boy: L’=v.t’ idi. Şimdi bu iki denklemi taraf tarafa oranlarsak karşımıza şu denklemler çıkar:
Şimdide dışarıda sabit duran Y’nin vagonun boyunu ölçmeye çalıştığını düşünelim. Bu durumda Y, kendisinin vagonun ön ucundayken elinde bulunan kronometreye basıyor ve vagonun arka ucuyla aynı hizaya geldiğinde ise kronometreyi durduruyor. Bu durumda Y’nin ölçeceği süre ise t’ olacaktır. Y buna bağlı olarak vagonun boyunu hesaplarsa, Y’ye göre vagonun boyu : L’=v.t’ olur. Bu durumda görüldüğü gibi her iki gözlemciye göre vagonun boyu değişik ölçülmüştür. Bunun temel nedeni zamandır. Çünkü zamanın değişik olması boyun farklı algılanmasına neden olmaktadır. Zaten bu yüzden boy kısalması durumu meydana gelmiştir. Aslında burada da temel şey zamanın göreceli bir kavram olmasıdır. Şimdi söz konusu boy farklılığını matematiksel bir temel üzerine oturtalım. İçerde bulunan X e göre boy: L=v.t idi. Dışarda sabit duran Y’ye göre ise boy: L’=v.t’ idi. Şimdi bu iki denklemi taraf tarafa oranlarsak karşımıza şu denklemler çıkar:
Buna bağlı olarak da :
Ve buradan da :
Ve bu denklemi en son çıkardığımız denkleme
yazarsak ve gerekli sadeleşmeleri yaptığımızda
boyun kısalması veya büzülmesinin nihai
formülü olan şu denklemle karşılaşırız :
Einstein bu formülle boyun referanslara bağlı
olarak göreceli bir şey olduğunu yukarıda detaylarını
anlattığımız denklemler sonucunda
ispatlamıştır. Tabi o zamanlar bu tarz olağanüstü
bir düşüncenin deneye tabi tutulması
söz konusu değildi. Bu yüzden çoğu kitap bu
kuramdan bahsederken Einstein’ın düşünce
deneyi olarak adlandırır. Daha sonraları bu
kuram üzerinde çok düşünülmüş ve yapılan
deneyler Einstein’ın haklılığını ortaya koymuş-
tur.1905 yılında ortaya atılan bu olağanüstü
düşünce bugün CERN’deki devasa deneyin
temel taşlarını oluşturmaktadır. Fakat büyük
sorularımız hala zihinlerimizi meşgul etmekte
ve bilim dünyası her zaman olduğu gibi şimdide
olağanüstü düşünceler beklemekte..
Beklenen düşünce neden siz olmayasınız…
Ahmet AK
‘’Genel Görelilik’’,Yeni Ufuklara,Bilim ve Teknik Dergisi/
www.Biltek.tubitak.gov.tr
Torun,Cem Güney,Bilim Tarihi Işığında Görelilik Teorileri,Kuantum
Mekaniği ve Herşeyin Teorisi,Ocak 2013
----------
----
Daha fazla gökbilim
Yorumlar
Yorum Gönder